T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2015/11409 K. 2018/646 T. 6.2.2018

T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2015/11409 K. 2018/646 T. 6.2.2018

KARAR ÖZET : Dava, İİK.277 vd. maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Somut olayda, davaya konu tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı ve davalı borçlunun aciz halinin bulunduğu sabit olmuştur. Dava konusu bağımsız bölümler borçlu tarafından davalıya o da diğer davalıya, o da bir bağımsız bölümü diğer davalıya, diğer bağımsız bölümü diğer davalıya devretmiştir. Davalılardan ikisi hakkında verilen kabul kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılardan biri yönünden ise verilen karar gerekçesi yetersiz olmakla birlikte sonuç itibari ile doğru olmuştur. Ancak davalılardan biri yönünden verilen davanın reddi kararı yerinde değildir. Anılan davalı 5.kişi konumunda olmakla birlikte satın aldığı taşınmazın bitişiğinde komşu olarak bulundukları gibi emsal kararda açıkça davalıların borçlunun mali durumunu bildikleri dolayısıyla kötü niyetli oldukları hususu tesbit edilmiş ve anılan kararın bu davada da güçlü delil özelliği olduğundan bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Tasarrufun iptali davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2. maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin davaya konu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir. Aynı şekilde davalı borçlunun borcundan dolayı davaya konu taşınmaz cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı üçüncü kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulur. Somut olayda, davaya konu bağımsız bölüm ile ilgili olarak tüm tarafları yönününden dava kabul edildiğine göre taşınmaz satışının takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken, davalılardan birinin bedelden sorumlu tutulması hatalı olmuştur.
KARAR : Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı … hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğinden, bu devirlere dair tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, borçlarını ödeyemediği için davacının yasal yollara başvurma endişesi ile taşınmazlarını güvendiği şahıslara kağıt üzerinde devir yaptığını belirtmiştir.Davalı … vekili, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, taşınmazı borçludan değil davalı …’dan satın aldığını ve üzerindeki ipoteği kaldırdığını, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı … vekili, aynı taşınmazın 12 numaralı bağımsız bölümün müvekkilinin eşi adına olduğunu, borçluyu tanımadığını iyiniyetli olduğunu, belirtmiştir.Davalı … ve …, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece, satışların piyasa değerinin çok çok altında kaldığı davalıların alacaklılarını zarara uğratma kastını bildiği kabul edilmiş, davalılar …, … ve …’ın da bu silsileler içinde yer aldığı anlaşıldığından bahisle davanın kabulüne, son malik …’in gayrimenkulü bilerek devraldığı kötü niyeti tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine, 13 ve 40 numaralı bağımsız bölüm bedelinin davalılar …, …, … ve …’dan tahsilde tekerrür olmayacak şekilde tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.277 vd. maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1- )Davalı … vekilinin temyiz istemi mahkemece 12.08.2014 tarihli ek karar ile nisbi temyiz harcını yatırmadığından red edilmiş bu Ek karar da süresi içinde anılan davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya kapsamından davacının açtığı davanın borçlu M. ile mecburi dava arkadaşı olan üçüncü kişi konumunda olana … tarafından temyiz edilmediğinden davalı …’in nisbi temyiz harcını yatırmak zorunda olduğu, anılan davalı maddi gücü olmadığından nisbi temyiz harcını yatıramadığını, adli müzaharet talebinin kabul edilmesini talip etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun 336/3. maddesi uyarınca kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır. Belirtilen bu yasa hükmü çerçevesinde davalı … vekilinin adli yardım talebi Dairemizce incelenmiş, yapılan inceleme sonucunda davacının adli yardım talebini haklı kılacak belgeleri sunamadığı ve ayrıca kendisinin aciz halinde olmadığına dair dava açmak suretiyle adli yardım talebinin dayanaksız olduğunu ortaya koyduğu anlaşıldığından bu yöndeki talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve temyiz harçları yatırılmamış olduğu anlaşıldığından mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine dair 12.08.2014 tarihli Ek kararın onanması gerekmiştir.
2- )Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve davalı … vekilinin ve davacı alacaklı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3- )İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir ( İİK.md.283/1 ). Bu yasal sebeple iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İİK.md.281 ). Bu yasal sebeple de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Somut olayda, davaya konu tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı ve davalı borçlunun aciz halinin bulunduğu sabit olmuştur. Dava konusu 13 ve 40 numaralı bağımsız bölümler 24.04.2007 tarihinde borçlu … tarafından davalı …’ye o da 10.05.2007 tarihinde davalı …’a, o da 40 numaralı bağımsız bölümü 08.06.2007 tarihinde davalı …’a, 13 numaralı bağımsız bölümü 12.06.2007 tarihinde davalı …’e devretmiştir. Davalılar … ve … hakkında verilen kabul kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı … yönünden ise verilen karar gerekçesi yetersiz olmakla birlikte sonuç itibari ile doğru olmuştur. Ancak davalı … yönünden verilen davanın reddi kararı yerinde değildir. Anılan davalı 5.kişi konumunda olmakla birlikte satın aldığı taşınmazın bitişiğinde komşu olarak bulundukları gibi Dairemizin 301.11.2010 tarih 2010/8595 Esas ve 2010/10372 Sayılı Kararında açıkça davalılar … ve …’ın borçlunun mali durumunu bildikleri dolayısıyla kötü niyetli oldukları hususu tesbit edilmiş ve anılan kararın bu davada da güçlü delil özelliği olduğundan bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
4- )Tasarrufun iptali davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2. maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin davaya konu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir. Aynı şekilde davalı borçlunun borcundan dolayı davaya konu taşınmaz cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı üçüncü kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulur. Somut olayda, davaya konu 40 numaralı bağımsız bölüm ile ilgili olarak tüm tarafları yönününden dava kabul edildiğine göre taşınmaz satışının takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken, davalı …’ın bedelden sorumlu tutulması hatalı olmuştur.
5- )Kabule göre ise
a- )Dava konusu 13 numaralı bağımsız bölüm yönünden davalı … yönünden davanın reddine karar verildiğine göre bu taşınmazı ellerinden çıkaran davalı … ve …’ın taşınmazları ellerinden çıkardıkları tarihteki taşınmazın bedeli kadar tazminattan sorumlu tutulmaları gerekirken, tazminat miktarı belirtilmeden kararın infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm tesisi de isabetsizdir.
b- )Davanın bedele dönüşmesi halinde, bu bedelden borçlunun sorumluluğu söz konusu olmaz, davanın amacı zaten borçludan tahsil edilemeyen alacağın tahsiline yönelik olduğundan borçluyu tazminatla sorumlu tutarak alacağın ikinci kez tahsiline olanak sağlayacak şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı borçlu … vekilinin temyiz dilekçesinin reddine dair 12.08.2014 tarihli Ek kararın ONANMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı … vekilinin ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 3 ) numaralı bentlerde açıklanan sebeplerle davacı alacaklı vekilinin ( 4 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı …’a verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 8,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı …’tan alınmasına, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacı ve davalı …’a iadesine, 06.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

“Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile ne hakime, Ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı! “
Molierac

Ofis Saatleri
Haftaiçi

09:00-18:00

Cumartesi

12:00-17:00

BİZE ULAŞIN